8 Haziran 2015 Pazartesi

Defne...






Düzgün bir çocuk yetiştirmeye çalışıyorum. Her anlamda. Davranışıyla, duruşuyla, seçimleriyle, nezaketiyle, insanlara olan davranışlarıyla, eğitimiyle.. Herşeyiyle düzgün bir çocuk yetiştirmek en büyük amacım. Yediklerine içtiklerine bile sırf bu yüzden büyük özen gösteriyorum. Benim yedirmediklerimi başkalarının yedirmesinden bu yüzden hoşlanmıyorum.Evlat sevgisi bambaşka bir şey.. Tarifi yok.. Endişeleri, korkuları, mutlulukları çok fazla ama.

Tek çocuğum var ve belki de hep tek çocuk olarak kalacak Defne. Bu yüzdendir bu kadar üstüne titreyişim. Dışardayken ya da yabancıların arasında hep gözüm üstünde. Hep bi korkum, bir endişem var. Başına kötü bir şey gelecek diye. Bu yüzden kimsenin benden habersiz bir yere götürmesini istemiyorum, bana sormadan, haber vermeden. Şimdi bu korkularım gitgide daha da artıyor. Ülkemin içinde olduğu durum, gitgide daha da kötüye gidiyor bana göre. Kötü insanlar daha çok içimize giriyor. Ve ben bundan son derece rahatsızım. Belki çocuğumu ilerde gönül rahatlığıyla bir okul gezisine bile gönderemiyeceğim. Belki arkadaşlarıyla gezmelere gönderirken bin kere düşüneceğim. Alıp gitmek, bu ülkeyi terketmek son zamanlarda en çok düşündüğüm şey. Gün geçtikçe çocuğumla ilgili endişelerim artıyor. Ben bu insanların arasında bu sokaklarda nasıl düzgün bir insan yetiştireceğim. Korunaklı çocuk yetiştirmek benim tarzım değil. Çok fazla korunaklı büyütüldüm çünkü. Çok fazla yasaklı. Kendi çocuğumu asla böyle büyütmek istemedim. İstemiyorum da. Bilgim dahilinde herşeyi özgürce yaşabilmesini istiyorum. Herşeyi isteyerek severek, gizlemeden yapsın yaşasın istiyorum.

İyi bir insan olsun istiyorum. Mesleği çok da derdim değil benim. O onun tercihi.Beni bağlayan kısmı çok ama çok iyi bir eğitim alması.  Ama iyi bir insan olması benim isteğim. Hep bunun olması için uğraşıyorum daha çok. Ama bu kadar kötülüğün içinde bu kadar kötü insanlar tarafından yönetilirken nasıl o bu kadar iyi kalacak bilmiyorum. İnsanlara iyi davranması, vefalı, vicdanlı, ailesine büyüklerine sevdiklerine hep saygılı olması. Gerektiği kadar dini bütün olması. Fazlası için zorlanmaması.

Korkuyorum evet… Onu yetiştirirken kötülüklerden koruyamamaktan.. Yetememekten, yetişememekten..

Alıp gitmek istiyorum onu burdan. Bu ülkeden. Bu insanlardan uzakta yaşamasını çok istiyorum çoğu zaman.

Eğitimi bahanesiyle sanırım bunu bir gün gelecek yapacağım. O güne kadar Allah hepimizin yardımcısı olsun.

Darıca Hayvanat Bahçesi gezimiz



Uzun zamandır gitmek istediğim bir yer di, Darıca Hayvanat Bahçesi.Defne hayvanları çok seven biri olduğu için ve kitaplarda özellikle ona hep vahşi doğa hayvanlarını gösterdiğim ve anlattığım için çok meraklı. Daha 18 aylık falandı belki daha küçüktü aslan kükremesini yapardı keyifle.. Maymun sesleri çıkarırdı ki biz en çok buna gülerdik:)

Neyse ki sonunda bu hafta sonu oyumuzu hemen kullandıktan sonra biraz geç de olsa gidebilgik Darıca'ya.. Gerçekten benim bile umduğumdan büyük bir yermiş.Gezmesi aslında çok keyifli bir yer. Fakat söylemem gerekenler aslında çok da olumlu sayılmaz. Terkedilmiş bir hayvanat bahçesi gibi Darıca Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi. Çoğu kafesler, hayvan yuvaları boş. Fakat çalışanlar, gerçekten çok ilgiliydi. Biz daha yeni girdiğimizde ve aslında nerden başlayıp nereye doğru gideceğimizi bilemezken, bir adam gelip cüce maymunlarımızı gördünüz mü? Bakın bu taraftalar deyip bizi kapalı bir alana götürdü. Belki yarım saat tek tek o maymunları anlattı bize. Onların bakıcısıymış. Bu biraz içime su serpti dedim güzel çalışanlarının vefası ve hayvan sevgisiyle ayakta demekki burası.
Sonra bişeyler atıştırmak için bir yer bulalım dedik. İçerisnde birkaç tane cafe var. Fakat inanın yemek yenecek gibi değil. Biri Gourmet Garage'dı ki bence acilen ya bir düzene sokmalı, yada kapamalı. Yoksa ismine zarar gelebilir. Çünkü hem bakımsız, hem hijyenden eser olmayan cafelerden biriydi. Üzüldüm. O kadar güzel bir hayvanat bahçesi bu kadar kötü olmamalıydı.
Neyse; Defne çok eğlendi. İnanılmaz heyecanlar, şaşkınlıklar yaşadı. Onun ifadelerine biz de şaşırdık. Sürekli " Anne bak ooyda bişii vaaaay" deyip bizi sürüklüyordu. Maymunlar tabiki en çok ilgisini çekenlerdendi ve atlar.. Atları çok seviyor bende bundan çok memnunum. Çünkü bende çocukluğumdan beri atları çok severim. Bi de üzerine binme cesareti gelse Defne'ye süper olucak:)
Deve'yi gördüğündeki şaşkınlığı görmenizi isterdim:) Çoğu kez gülme krizine girdik.
Eksik çok hayvan vardı. Filler olabilirdi mesela, Maymun, şempanze yuvalarının çoğu boştu.
Penguen ve leoparlar olduğu yazıyordu tabelalarda ama biz göremedik. Bir tane timsah gördük onun da yanına bir türlü gidemedik.
Zürafalar vardı 3 tane. Şahanelerdi. Ama kapalı yuvalarındaydı. Oysa keşke dışarda olsalardı. Defne yinede camdan hayranlıkla izleyip, ne kadar da büyüüüükk deyip durdu:)
Onun bu heyecanlarına, tepkilerine aşığım.
İki tane eşşek vardı ki Defne'nin onları görünceki tepkisi günün bombasıydı:)) "Arkadaşım eşşeeekk gel gel, gel buyaya" Neyseki o anı videolayabildim:) Arkadaşım Eşşek en sevdiği şarkı olduğu için onu görünce direk bu tepkiyi verdi.
Şahane iki tane kaplan vardı. Olağanüstüydü. Heralde çocukluğumdan beri bende ilk defa görüyordum ve hayranlıkla izledim bahçesinde gezintisini. Fakat asla unutmayacağım bişey vardı ki; Adamın biri kaplanın kafesine üzerinden çıkardığı kazağı sürekli fırlatarak kaplanı sinirlendirmeye çalışıyor ve kaplanın onu yakalamasına uğraşıyordu. Kaplan yakaladı ve kazağı parçaladı. Ohh dedim içimden bide seni çekivereydi şu demirlere de yapışıp kalsaydın orda. Bu nasıl bir cehalet, nasıl bir manyaklıktır anlam veremedim. Bi de tüh be kazak gitti demezmi? Dua et sen yaşıyosun e be gerizekalı:)
Ceylanlar vardı. Dünya şahanesi hayvanlar. Defne yanlarından bir süre ayrılamadı. Kendi boyuna en yakın hayvanlardandı çünkü:)
Pelikanlar, ayılar, Lamalar, aslanlar, kuşlar, papağanlar.. Gerçekten güzel bir geziydi. Tekrar gideceğiz mutlaka daha uzun ve daha rahat dolaşabilmek için.
Umarım biraz daha geliştirilmiş olur.















23 Mart 2015 Pazartesi

Elveda EMZİK !



Defne Mart 3 itibariyle artık 2,5 yaşında. Ben aslında 2 yaşına girer girmez emziği bıraktırmak istiyordum. Öyle planlamıştım. Ancak olmadı. O sıralar ekstra bir bağlılık gösterdi Defne. Bende kötü bir etki yapar endişesiyle çok zorlamadım. Daha sonrasında da işe başlayınca epeyce ertelendi. Doktorumuz da en geç 2,5 yaşında bıraksın deyince bekleyelim biraz daha dedim.
Geçen ayın sonlarına doğru çevremden duyduğum birkaç yöntemi deneyerek başlayalım bari dedim. Önce emziğin ucunu biraz kestim. O gece Defne emmek istemedi."anne kırılmış bu" dedi. Evet annecim atalım bence artık bak bozulmuş desem de hiç oralı olmadı bi süre o şekilde emmeye devam etti.
Açıkçası ben karşılaşacağım durumlardan endişeliydim. Günlerce uıykusuz kalacağız, zor uyuyacak, ağlıyacak sürekli sıkıntı yaşayacağız diye yine öteledim. işe gidiyor olmamın çok etkisi vardı aslında.
Kendim de çok zora gelemiyeceğim bir dönemdeyim.
Neyse geçen hafta artık bırakmalıyız diye düşünüp ani bir hamle yaptım :)
Defneyle odasında oynarken ona çaktırmadan yatağından memesini aldım ve mutfakta ucunu yarısına kadar kesip attım. Sonra hiç bişey olmamış gibi yanına gidip, "aaa Defnecim bak memene ne olmuş" dedim. "Noolmuş annecim" dedi. Dedim annecim yırtılmış bu baksana çok kötü bişey olmuş.
Önce aldı eline bakiiim diyerek. inceledi, ucundaki açıklığa parmağını soktu, emmeye çalıştı. Suratı düştü, morali çok bozuldu, resmen durgunlaştı.
Sonra elleriyle arkasına saklayarak veeyymeemm o benim memem dedi. Annecim ama bak yırtılmış bu hemde baksana ne kadar pis kokuyor dedim. Hem sen büyüdün bebek değilsin ki. Bebekler emiyor ya memeyi. Sen büyüdüğün için memende artık bozulmuş dedim. Gel biz bunu kuşlara atalım, bebeklerine götürsün dedim."Gamam annecim" dedi ve benim yatak odama gidip camı açtık. "Ben atıcam" dedi. Peki dedim. Attı aşağı.
Oh be dedim bu kadar kolaymış. Akıllı kızım hemende kavradı işi. Attık bitti. Zaten hiç emsin istememiştim bebekken de. Çok geç vermiştim. Aslında 1buçuk yaşına kadar da bir bağlılığı yoktu.
Neyse attık kurtulduk. Yarım saat sonra odasında oynarken birden gözünden yaşlar akmaya başladı sessizce. Kısık bir sesle annecim mememi vermem o benim diyerek ağlamaya başladı..
Annecim ama attık memeni yok gitti. Kuşlar aldı götürdü dedim. Biraz ağladı. Sonra sustu.

Akşam uyku saati geldiğinde biraz zor uyudu evet. Ağladı. Yatakta debelendi. Beni ilk defa yatağının içine istedi. Yanımda yat dedi. Yattım biraz hikaye anlattım. Artık Emziğimizin olmayacağını söyledim. Sallamadan uyuyan bir çocuk çoğu zaman Defne, ancak o gün biraz fazla salladım kucağımda. Ve fakat uyudu. :) En korktuğum ise gece uyanmasıydı. Uyanıcak ve uyumayacak diye endişe ettim. Fakat uyanmadı :)
Güzel dedim.. Kurtulduk. O günden beri, yaklaşık 1 haftadır Defne emziksiz uyuyor. Aramıyor da.
Kolay oldu. Bu kadar kolay olacağını tahmin etmemiştim. Şimdi diyorum keşke daha önce bıraksaymışız.
Olsun. Bu zamanda çok geç değil sanki.


Darısı diğer bebeklerin başına :)

13 Şubat 2015 Cuma

Güzel günler bizi bekler...





1 aylık zaman diliminde çok değişik duygular, edinilen değişik duygular oldu hayatımda. Aslında ailemizde de bu şekilde oldu.
Kuzenim Yelda'ya bir teşhis kondu ve bu teşhis konduktan sonra özellikle benim dünyamda çok farklı duygular, korkular, endişeler yaşanmaya başladı.
Eminim onun yaşadıklarının yanında benimkiler bir hiç.
İlk hafta ne ben onu görmeye cesaret edebildim ne de o kimseyle görüşmek istedi.
Çok üzgündüm, çok ağladım, çok sorguladım herşeyi.
Sonrasında onu görmeye gittim. İlk Kemoterapi seansından birkaç gün sonraydı.Uzanıyordu salonda.
Bacaklarımda agrı var dedi. Oturdum yanına masaj yaptım aslında içimden gelen onun yanına uzanıp, öylece yatmaktı. Ama enfeksiyon kapmaması için çok da yaklaşamıyordum.
Çok fazla gözgöze gelmemeye çalıştım.
Eskisi gibi güldük, espriler yaptık, biçok geyik döndürdük. Çocuklara güldük bol bol...
O anlattı herşeyi ben çok birşey sormamaya çalıştım. O anlattı ben dinledim.
Her zaman benden daha güçlü bir yapısı olmuştur Yelda'nın. O hep daha dirayetlidir bana göre.
Yine öyleydi anlatırken. Aslında birbirimizi en çok biz anlarız. Gözlerinden aslında yaşadıkları çok belli oluyordu. O anlatırken baktım birtek gözlerine, yaşadıklarını görebilmek için.
Ama geçicek biliyorum. Herşey biz insanlar için. Bir gün hepimiz yaşayabiliriz onun yaşadıklarını ve yaşıyacagız biliyorum. Bu düzen içerisinde.
Ama tek dileğim en az hasarla, onu en az yıkarak ve çabucak bitip gitmesi. Tek dileğim bu.
Hep söylerim, her zaman dile getiririm her ortamda. Yelda benim hayatımda herkesden farklı bir yerde durur. Hayatımda en çok anım onunla var. Kardeşimden bile önde gelir.
O gün onun evinden ayrılırken kapının önünde dayım dedi ki; "kumrularsınız siz, hiç ayrılmazdınız, çok anınız var" dedi. Çok anımız var dedim yere bakarak.
Çok anımız, çok güzel anlarımız var doğduğumuz günden beri.
O benim canım. Ona bişey olursa benim kalbimin yarısı gider. Bunu mecazi anlamda yada büyük laflar etmek için demiyorum. Gerçekten öyle. Kalbimin yarısı gider.
Onu çok seviyorum. Onunla yaşadığım herşeyi çok seviyorum. Biz sabahlara kadar kahkalarla inletirdik odalarımızı. Bazen içli içli ağlayarak..
Acılarımızı, sevinçlerimizi, hüzünlerimizi, mutluluklarımızı hep birlikte yaşadık.
Kader arkadaşım derdik daha gençlik yıllarımızda birbirimize.
Ben Yelda ile olan yakınlığımı anlatırken birine kuzenim dediğimde yada kardeşim dediğimde hep yetersiz geldiğini düşünürüm bu sözcüklerin. Sanki onunla yaşadıklarımıza az gelir. Tam anlamıyla anlatamadığımı düşünürüm. Kaldıki birbirimize hiç ismimizle hitap bile etmeyiz biz. Hep kuzen, kuzi, kuzican deriz. Bin yıldır telefonumda Kuzişim diye kayıtlıdır.
Geçtiğimiz kış bir kopukluk olmuştu aramızda. Benim yaşadığım kötü bir döneme denk gelmişti. Sanki uzaklaşmıştık birbirimizden ilk defa. Koşarak gitmiştim ona ne oldu diye. O da gerçi bilmiyordu yaşadıklarımı..
Çünkü onunla benim aramda en ufacık mesafe beni rahatsız ederdi. O yüzden o hep hayatımda olmalı. Birbirimizin hayatında olmalıyız. Yelda gibi biri birçok kişinin hayatında olmalı..




Seni çok seviyorum kuzencim. Sen çocukların için, ailen için, kocan için, benim için, en önemlisi kendin için yeniceksin bu hastalığı. Biticek, gidicek. Belki yorucu olacak, belki biraz yıpranıcaksın ama bitecek..


Hepsi bitecek.
Biz yine en güzel günlerimizi yaşıyacağız birlikte.


Kuzican Müge.



23 Ocak 2015 Cuma

Benim canım'a davetsiz bir misafir geldi...






O benim canım.. Doğduğum günden beri yanımda olan tek dostum..Kuzenim, nefesim, kader arkadaşım, herşeyim.
Benim hissettiklerim benim duygularım çok daha farklı..
3 gündür boğazımda bir düğüm, gitmiyor. Kendimi okadar sıktım okadar tuttum ki. Daha onu göremedim bile.
Gidemedim, sarılamadım.
Benim güzel kuzenime Yelda'ma onun davetsiz misafir diye tanımladığı bir şey geldi.
Bir isim bile veremiyorum şey işte o benim için.. Adı bile yok benim için.
Evet bende Yelda gibi davetsiz misafir sevmem.. Bizde öyledir çünkü misafir iyi ağırlanmalı, iyi karşılanmalıdır.
Zaten davetsiz gelen misafir çok kalmaz, hemen gider. İşte bu seferki de öyle olmalı.
Geldiği gibi hemen, fazla yormadan, uğraştırmadan gitmeli.
Adı İnvaziv Karsinov'muş. Bi nevi meme kanseri.

Ne alaka ki, nerden çıktı?Genetik falan da değil. Pat diye geldi, pat diye gidicek eminim.
Yelda aylar önce bana gelip göğsümde bikaç kitle var dediğinde ben onun kadar sakin olamamıştım. Onun bu önemsemezliğini, bu sakinliğini, "tamam ya gidicem bi ara doktora" demesine anlam verememiştim.
işte bi önemsemezlik geliyormuş demekki. Okadar ısrar ettim, okadar zorladım ki git diye.
Nitekim zor zar gitti ultrason temiz çıktı dedi ama biyopsi istedi yinede dedi. Git dedim onu da hemen yaptır ihmal etme.
Nitekim evet yaptırdı hepsini.
Geçtiğimiz pazar bir yeğenimizin doğum gününde birlikteydik. Bir morali bozuktu, bir durgunluk vardı üstünde. sanki hissetmiştim ama o kalabalıkta soramadım. Yarın arar neyin var ne oldu? Biyopsi çıktımı diye soracaktım ki arayamadım. İşte çok yoğun, stresli ve sinirli bir gündü. Atladım. Sonra bir gün sonra o beni aradı.
Sesinde bir tuhaflık vardı. Bişey söylemek ister gibi ama nasıl söyleyeceğini bilmiyormuş gibi bir hali vardı. O kadar iyi tanıyorum ki onu nefesinin değiştiğinde bişey olduğunu anlayabilirim. Öyle bir şeydi işte.
Ve söyledi sonuç kötü çıktı dedi. Kanserim dedi. O an hissettiklerim ne anlatmam, ne tarif etmem mümkün değil. Ayaktaydım, olduğum yere oturdum önce. Sonra birkaç saniye telefonu elimden bıraktım o an bişey dediyse duymadım.
ağlayamadım. ağlayamazdım. Çünkü biliyorum o da zor tutuyordu kendini. Bırakırsam bırakacaktı.Biz birbirimize dayanamayız. O an yanında olmalıydım. Ama maalesef işteydim.
Anladım diyebildim sadece. Kapattık öyle telefonu saçma bir konuşmadan sonra.
Sonrasında bütün duygularımı yaşadım kendimce. bir sürü soru geçti aklımdan. Bu süreci yaşayan tanıdıklarım geldi gözümün önüne. Sonra kuzularım. Onun iki kuzusu..onlar vardı. Onlar için atlatacaktı bu süreci biliyorum. Onlar için çabucak gidicekti bu hastalık. En az hasarla.
O gece hiç uyumadım sanırım, o günden beri pek de aklı selim olamıyorum zaten.
Şimdi pazar günü görüşücez ben onu görünce ne yapacağım? Ne hissedeceğim? Nasıl davranacağım? Bilmiyorum. Biz birbirimizi gördüğümüzde anlarız. Ama bilmiyorum.

Yaşayıp göreceğiz. Onun için çok zor, benim için başka türlü zor bir dönem.
O benim can'ım..

23 Ekim 2014 Perşembe

Limonlu Cheesecake Tarifi

Dün kızarkadaslarım yemeğe geldi. Onlara yemek sonrasında ikram edebileceğim tatlı olarak en sevdiklerimden Cheesecake yapmak istedim.
Cheesecake benim en sevdiğim tatlılardandır. Portakallı yada limonlu tercihimdir:)
Benim çok cheesecake denemem oldu bugüne kadar. Ama hiçbiri istediğim gibi dışarda yediklerim gibi olmuyordu.özellikle üstündeki kreması.
Dün yaptığım son denememdi. Ve sonunda başarılı oldu:)
Cheesecake dolgusu çeşitli denemelerimden sonra bu tarifi oluşturdu.
Üzerindeki limon kreması ise benim sürekli takip ettiğim ve tariflerini keyifle yaptıgım Ece Zaim'in Lemon curd dolgulu mereng pastasından.
Ordaki tarif çok fazlaydı ben göz kararı olacak şekilde bir tarif oluşturdum. Yaptıgımda gayet başarılı oldu. Denemenizi tavsiye ederim.:)

Limonlu cheesecake tarifi için
Malzemeler
Tabanı için
2paket eti burçak

2 yemek kaşığı dolusu tereyağ

Peynir dolgusu için:
600gr labne (3paket)
200ml krema (sek marka)
1 su bardağı şeker
1.5yemek kaşığı nişasta
1y.kaşıgı un
Yarım limon kabugu ve suyu
Vanilya
2yumurta

Lemon curd kreması
Malzemeler
2yumurta sarısı
1 yumurta
1bucuk yemek kaşıgı tereyağ
5 tane bol sulu limonun suyu
1subardagına yakın seker
1limonun ince kabukları
2yemek kaşıgı nişasta

Yapılışı:
Bisküvileri rondodan geçir un haline gelene kadar. Tereyağı eritip ekliyorsun bisküvilere ve hepsini karıştır. Tabanına yaglı kağıt serilmiş kelepçeli kalıba bastırarak yerleştir. Buzdolabında yarım saat dinlendir. 10 dk da ısıtılmış fırında tutup soğutun.

Peynir dolgusu için; labne ve krema 1 dk mikserle çırpılır. Sonra şeker eklenip yumurtalar teker teker kırılıp yavaşca karıştırılır. Ardından un nişasta vanilya ve limon kabugu suyuyla birlikte eklenir. Karıştırılır. Soguttugumuz tabanın üzerine ilave edilir. Kalıbın etrafını aliminyum folyo ile iyice sarın. Fırın tepsisine su doldur un ve su dolu tepsiye kalıbı koyun. Bu işlem cok önemli kekin çatlamamsı ve cok kızarmaması için yapılıyor. 180derece cok az pembeleşinceye kadar pişirilir. Ortası hafif sallanıyor olucak kadar pişiriyoruz. 4 cmlik bir bölümü. Pişince fırından cıkarmayın fırın kapagı hafif açık şekilde biraz dinlensin.Orda biraz soguması da catlamaması için önemli. Daha sonra dışarda soğutun.



Lemon curd kreması yapılışı;
Ocakta bir benmari hazırlayın. Benmari hazırlarken dikkat edilmesi gereken nokta, su asla fokur fokur kaynamayacak. Ve üstteki benmari kabının tabanına su değmeyecek. Isıyı ayarlamak önemli. Hazırlanan benmari tenceresine önce bıçakla alınan incecik limon kabuklarını ve limon suyunu koyun. Üzerine şekeri ilave edin ve çırpma teliyle karıştırarak şekeri eritin. Tereyagını ekleyin ve karıştırarak eritin. Yumurtaları baska bi kasede birleştirip çırpın ve benmari kasesine yavas yavas ekleyin. Eklerken karıştırmayı bırakmayın yumurtalar pişmesin. Nişastayı baska bi bardata az suyla eritin ve sosa ekleyin. Kıvamı koyulasana kadar karıştırarak pişirin. Hazır olunca cam nir kaseye alın ve üzerine streç filmle kapatın ve dolapta sogutun. Streç film sosun üzerine yapışacak şekilde koyulacak kaymak olmaması için..heryerine değiyor olması önemli..

Tamamen soguyunca cheesecakein üstüne dökün ve ikinisini birlikte bir gece buzdolabında tamamen 

donup sogucak şekilde bekletin.

Afiyet olsun:)




1 Haziran 2014 Pazar

Defne'nin beslenmesi

Defnenin beslenmesi

Defne'm, benim canım kızım 21 aylık oluyor. 2 yaşına 3 kaldı. Gözümün önünde şahane bir çocuk yetişiyor. Bugüne kadar ona çok iyi bakmaya çalıştım elimden geldiğince. Bu konuda herzaman vicdanım çok rahat. Tek eksikliğim varki onu sadece anne sütüyle beslemeyi çok isterdim. En azından 6 ay ve sonrasında da max. 1 yıl anne sütü vermeyi çok isterdim. Bu konuda çok çabaladıö, çok çalıştım ama olmadı. Olmayınca olmuyor. İlk günden beri yetmedi sütüm. Ama yine mama vermeyi ilk zamanlarda hep reddettim ve geç  verdik. Ama verdim malesef. Bu yüzden Defne'nin kilosu hep ayına göre eksikti. Yaşında doğum kilosuna göre 9.900kg olması gerekirken, Defne 7.500kgdı. Ama çok sağlıklı ve hareketli bir çocuktu.
Bu yüzden şanslıydım. Ek gıdaya geçiş sürecimizde çok sıkıntı olmadı ama daha sonraları özellikle öğlen ve akşam yemeklerinde hep sorun yaşadım. Yemek istemedi, çıkardı, reddetti. Ben hiç zorlayan bir anne olmadım. Yemiyorsa yemiyordu. Ne kendimi ne onu sinir edemezdim. Kendime düşman da edemezdim. Ama çok uğraştım. Hatırlıyorum sırf çok büyük keyifle yiyor diye 3 hafta hergün tarhana çorbası içirdiğimi biliyorum. Dolayısıyla ben öyle sürekli eline birşeyler veremedim, kendi yesin diye rahat bırakamadım. Benim verdiğim porsiyonu bitirsin yeterdi bana.
Ta ki 1 yaşına kadar. 1 yaşına girdikten sonra bütün bu sorunlar bıçak gibi kesildi. Defne birden bire iştahlı, yemekten zevk alan, ve sorunsuz yiyen, hergeçen gün porsiyonlarını büyüten bir bebek haline geldi. İnanamıyor ve çok mutlu oluyordum. Yaşına girdikten yaklaşık bir iki ay sonra bir sorun sebebiyle doktorumuzu değiştirdik ve benim çocukluk arkadasım olan bir arkadasımın babasına götürmeye başladık. O defterimize baktıgında şöyle birşey söyledi " ne kadar çok demir takviyesi ve vitamin verilmiş defne'ye , bir sorun mu vardı dedi" yoo hayır dedim neden dedim. Bu kadar çok demir ve vitamin takviyesi çocukta iştahsızlık yapar dedi!!! Ben çok üzüldüm hemde çok. Çünkü 1 yaşından sonra hepsi kesilmişti ve buna bağlı olarak çocugumun iştahı da yerine gelmişti.
Şimdiye gelirsek; Defne evet hala yaşına göre kilosu eksik ama boyu çok uzun. Ve fakat yemeklerini fazla fazla yiyor. Hatta bir çok yaşıtına göre fazla bile yiyor bana göre ve gördüğüm kadarıyla. Öğlen ve akşam mutlaka bir sebze yemeği ve etli sebze çorbası içiyor. Çok sevdiği ve çok yararlı olduguniçin bütün kış hergün ıspanak yemeği yaptım ve çok severek yedi her seferinde. Çorbasını hiç eksik etmedim. 

Defne'ye hiç kapalı, hazır şekerli ürünler yedirmedim. Hatta düşününce nerdeyse hazır hiç bişey yedirmedim. Şeker, çikolata, tatlı, kraker, cips bunları bilmez Defne. Zaten sevmiyor ve yemiyorda. Çok uğrastılar yesin diye ama yemedi:) ne yalan söylim belkide ben istemiyorum diyedir:)
Yemeklerine hep bir diş sarımsak koydum, salça yerine annemin yazdan yaptıgı domates püresiyle yaptım. Hiç bir yemeğini kavurarak yapmadım. Hep suda pişirme ve buharıyla pişirme yöntemiyle yaptım. Beyaz makarna yedirmemeye çalışıyorum. Çok az yemiştir. Ya sebzeli erişte yada sebzeli makarna yediriyorum. Zaten bunları da yeni yemeye başladı.
Kıyma olarak kuzu kıyması kullandım.
Kahvaltısını hala bulamaç şeklinde veriyorum hem öyle çok seviyor hemde ben ne kadar yediğinden ve ne yedirdiğimden emin oluyorum.
Arada değiştiriyorum, yulaflı karışım, yada menemen gibi çeşitli yumurtalar yapıyorum ama çoğunlukla bulamaç yediriyorum. 2 yaşına kadarda böyle yapıcam.
Yani bu konuda içim çok rahat en azından. Hep çok iyi beslediğimi ve çok iyi baktıgımı düşünüyorum kızıma.

Her boş anında eline bişeyler vermeyi sevmiyorum ben sırf oyalansın, bana sarmasın diye. Ana öğününü etkilediğni düşünüyorum böyle şeyleri. O çok canı isterse ekmek dolabımı açıp ordan kendi etimeğinden falan alıp kemiriyor. Dışardaysak simit falan veriyorum. Ama onun dışında yok. Kendi kendine yeme hevesi geldi. Yemek yedirirken bir kaşık yada çatalda ona veriyorum o da yemeye çalışıyor. Bu halleri çok hoşuma gidiyor. Arada bana da yedirmeye çalışıyor.:) 

Herkesin, her annenin çocugunu besleme ve büyütme şekli farklıdır. Herkesin doğrusu da kendinedir. Ben böyle büyütüyorum çünkü benim doğrularım bunlar. Kimseyi bugüne kadar yargılamadım çocugu konusunda. Yargılanmayı ve eleştirilmeyi de sevmiyorum. Hepimiz farklıysa çocuklarımızda farklıdır. Benim tek amacım kızımı sağlıklı ve besleyici şeylerle dpyurmak ve büyütmek. Biraz fazla doğallık takıntım var kabul ediyorum ama seviyorum bu halimi.bazı şeylerle ne kadar geç karşılaşırsa o kadar iyi benim için.

Defne'nin severek yediği yemeklerin bazılarının fotoğraflarını koymak istiyorum. Fotoğraflar Turkmax Gurme sitesinin küçük mutfar sırları'ndan alıntıdır. Genelde tariflerimi ordan Ece Zaim'den alıyorum. Tavsiye ederim. Çarşamba günleri bebek ve çocuk yemekleri yapıyor.


Çocuklarımız sağlıkla büyüsün.

Sevgiler..


Ispanaklı erişte

Yulaf kepekli otlu bebek omleti

Yulaflı bebek kahvaltısı

Karnabahar köftesi