13 Şubat 2015 Cuma

Güzel günler bizi bekler...





1 aylık zaman diliminde çok değişik duygular, edinilen değişik duygular oldu hayatımda. Aslında ailemizde de bu şekilde oldu.
Kuzenim Yelda'ya bir teşhis kondu ve bu teşhis konduktan sonra özellikle benim dünyamda çok farklı duygular, korkular, endişeler yaşanmaya başladı.
Eminim onun yaşadıklarının yanında benimkiler bir hiç.
İlk hafta ne ben onu görmeye cesaret edebildim ne de o kimseyle görüşmek istedi.
Çok üzgündüm, çok ağladım, çok sorguladım herşeyi.
Sonrasında onu görmeye gittim. İlk Kemoterapi seansından birkaç gün sonraydı.Uzanıyordu salonda.
Bacaklarımda agrı var dedi. Oturdum yanına masaj yaptım aslında içimden gelen onun yanına uzanıp, öylece yatmaktı. Ama enfeksiyon kapmaması için çok da yaklaşamıyordum.
Çok fazla gözgöze gelmemeye çalıştım.
Eskisi gibi güldük, espriler yaptık, biçok geyik döndürdük. Çocuklara güldük bol bol...
O anlattı herşeyi ben çok birşey sormamaya çalıştım. O anlattı ben dinledim.
Her zaman benden daha güçlü bir yapısı olmuştur Yelda'nın. O hep daha dirayetlidir bana göre.
Yine öyleydi anlatırken. Aslında birbirimizi en çok biz anlarız. Gözlerinden aslında yaşadıkları çok belli oluyordu. O anlatırken baktım birtek gözlerine, yaşadıklarını görebilmek için.
Ama geçicek biliyorum. Herşey biz insanlar için. Bir gün hepimiz yaşayabiliriz onun yaşadıklarını ve yaşıyacagız biliyorum. Bu düzen içerisinde.
Ama tek dileğim en az hasarla, onu en az yıkarak ve çabucak bitip gitmesi. Tek dileğim bu.
Hep söylerim, her zaman dile getiririm her ortamda. Yelda benim hayatımda herkesden farklı bir yerde durur. Hayatımda en çok anım onunla var. Kardeşimden bile önde gelir.
O gün onun evinden ayrılırken kapının önünde dayım dedi ki; "kumrularsınız siz, hiç ayrılmazdınız, çok anınız var" dedi. Çok anımız var dedim yere bakarak.
Çok anımız, çok güzel anlarımız var doğduğumuz günden beri.
O benim canım. Ona bişey olursa benim kalbimin yarısı gider. Bunu mecazi anlamda yada büyük laflar etmek için demiyorum. Gerçekten öyle. Kalbimin yarısı gider.
Onu çok seviyorum. Onunla yaşadığım herşeyi çok seviyorum. Biz sabahlara kadar kahkalarla inletirdik odalarımızı. Bazen içli içli ağlayarak..
Acılarımızı, sevinçlerimizi, hüzünlerimizi, mutluluklarımızı hep birlikte yaşadık.
Kader arkadaşım derdik daha gençlik yıllarımızda birbirimize.
Ben Yelda ile olan yakınlığımı anlatırken birine kuzenim dediğimde yada kardeşim dediğimde hep yetersiz geldiğini düşünürüm bu sözcüklerin. Sanki onunla yaşadıklarımıza az gelir. Tam anlamıyla anlatamadığımı düşünürüm. Kaldıki birbirimize hiç ismimizle hitap bile etmeyiz biz. Hep kuzen, kuzi, kuzican deriz. Bin yıldır telefonumda Kuzişim diye kayıtlıdır.
Geçtiğimiz kış bir kopukluk olmuştu aramızda. Benim yaşadığım kötü bir döneme denk gelmişti. Sanki uzaklaşmıştık birbirimizden ilk defa. Koşarak gitmiştim ona ne oldu diye. O da gerçi bilmiyordu yaşadıklarımı..
Çünkü onunla benim aramda en ufacık mesafe beni rahatsız ederdi. O yüzden o hep hayatımda olmalı. Birbirimizin hayatında olmalıyız. Yelda gibi biri birçok kişinin hayatında olmalı..




Seni çok seviyorum kuzencim. Sen çocukların için, ailen için, kocan için, benim için, en önemlisi kendin için yeniceksin bu hastalığı. Biticek, gidicek. Belki yorucu olacak, belki biraz yıpranıcaksın ama bitecek..


Hepsi bitecek.
Biz yine en güzel günlerimizi yaşıyacağız birlikte.


Kuzican Müge.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder